1. kıstırılmış, sıkışık durumda.
    a stag at bay: kıstırılmış geyik.
yaklaştırmamak, arada mesafe bırakmak.
biriyle kendi arasında güven için mesafe bırakmak Fiil
uzakta tutmak Fiil
yanına yaklaştırmamak Fiil
köşeye sıkıştırılmak Fiil
son bir ümitle/can havliyle mücadele etmek.
(bir kimseyi/şeyi) uzak tutmak, uzaklaştırmak, yaklaştırmamak, kıpırdatmamak.
He kept me at bay with
a long knife. He keeps illness at bay by eating lots of oranges.
to hold/keep the enemy at bay: düşmanı iyice kıstırmak, düşmana göz açtırmamak.
son bir ümitle/can havliyle mücadele etmek.
sızlanmak, biteviye yakınmak, boş yere halinden şikâyet etmek.